*

  • philip g zimbardo'nun tam ismi "the lucifer effect: understanding how good people turn evil" olan yeni kitabinin ismi. tanimimizi yaptik, hoyda bre at kosturalim, ceddimizin ictigi kimizlara layik bir sekilde.

    once ufak bir ozet yayin yapalim gorunmez bakinizlari takip edip de yoneldikleri basliktakileri okumayanlar icin. halen stanford'da bir sosyal psikolog* olan zimbardo, psikoloji bolumunun alt katini bir hapishaneye cevirerek gerceklestirdigi sozlugumuzde zimbardo deneyi basliginda incelenen, halk arasinda ise "stanford prison experiment" olarak bilinen, fena halde yanlis giden ve zimbardo dahil herkesin nevrini donduren deney ile taninmistir.

    biliyorum ki bazilariniz yine gorunmez bakiniza bakmadiniz, bu paragraf da sizin icin gelsin (sonra da "uzun yaziyorsun" diye okumuyorsunuz entryi). adi ustunde hapishane deneyi duzenlenen, gayet normal (psikolojik testlerden de gecmis) genc erkek gonulluler rastsal bir sekilde gardiyan ve mahpus gruplarina dagitiliyor. ilk gun her sey yolunda gidiyor, ama sonrasinda gardiyanlar giderek artan bir sekilde baski ve hatta psikolojik ve fiziksel siddet uyguluyorlar. aslinda bunlar 24 saat kaydediliyor ve bir arastirmaci da nobetci bekliyor ama zimbardo kendisi bile denyo denyo "ahaha, vay anasini" diyerek izliyor olanlari, ta ki kiz arkadasi gelip "kafayi mi yediniz olm, ne yapiyorsunuz bu cocuklara, nasil izin verirsiniz bu olanlara" diyene kadar. (bkz: das experiment)

    tamam background bitti, simdi sadede gelelim.

    ben zimbardo'yu gecen sene bir panelde gordum. panelde craig murray (kandirdim, bu bos bir bakiniz su anda!) ve janis karpinski ozbekistan'da terorle savas ayagina yapilan iskencelerden ve abu ghraib'de gerceklesen sok edici iskencelerin arkasinda yatan sebeplerden bahsettiler. once zimbardo'nun onlarin yaninda ne isi var anlamamistim. sonradan ogrendim ki kendisi abu ghraib'den sorumlu tutularak askeri mahkemeye cikarilan ivan frederick isimli subayin savunma ekibine danismanlik yapmis, stanford deneyi (ve bunu takip eden calismalari) dogrultusunda o sok edici fotograflara varan psikolojiyi aciklamis. bu danismanlik isine girisirken biraz firsatcilik yaptigini kendisi de kabul ediyor anlasilan, cunku bu ise girince abu ghraib yuzunden yargilanan askerlere, onlarin ifadelerine, mahkemeye ve tutanaklarina tam erisimi olacagini ve bundan da bir kitap cikarabilecegini biliyor -iste o kitap da "the lucifer effect". stanford hapishane deneyi ve abu ghraib'in gerceklerinin harmanlanmis analizi.

    kitap kisaca dark side'a gecisi anlatiyor. gayet normal, hatta ornek gosterilecek kadar "iyi" insanlar ters sartlar altinda "kotu" olabiliyorlar, normalde akillarina asla gelmeyecek, ahlaki olarak asla kabul etmeyecekleri seyleri gayet rahat yapabiliyorlar diyor (ahlaki pusulanin sasmasi gibi guzel bir benzetme de yapmis). sirf uzerlerine uniforma gecirerek -ki ozunde kurumsal* bir olay bu- bir insanin psikolojisi ile oynanabilir, sosyal davranislari yonlendirilebilir. bir insan "kotu" bir seyler yapmissa, "kotu biriymis bu!" deyip o kisiyi cezalandirmak kolay cozum oluyor, aslen yapilmasi gereken o insani bu kotu seyi yapmaya, luciferlesmeye yonelten kurumsal yapilarin ve sosyopsikolojik ortamlarin da* sorumlulugu oldugunu kabul edip onlari degistirmek.

    yanlis anlasilmasin, zimbardo ne bu subaya danismanlik yaparken ne de kitabindan bahsederken abu ghraib'de olanlar/yapilanlar icin mazeretler siralamiyor (oray egin mode on: apologetic degil). olanlar cok kotuydu ve yapanlar da suclu, cezalandirilmalilar diyor. ama sonra da ekliyor: birkac tane gunah kecisini cezalandirmak sorunu cozmeyecek, sistemin de cezalandirilmasi gerekiyor diyor. sahsen kitabi okumamis (sadece asagidaki linklerde mevcut web sayfasina bakmis ve mulakatlari dinlemis/okumus) biri olarak gayet makul buldum kendisinin yaklasimini. linkten mulakati dinlemenizi ya da digerinin dokumunu okumanizi tavsiye ederim, ozellikle de (mp3 mulakatta) bu siddet ve iskencenin can sikintisi ile alakasindan behsettigi kismi. aslen "olur mu canim?" diyor insan ama dusununce...

    kisisel/sozluksel bir notla bitirmek isterim: vaktiyle abu ghraib meselesi hala sicakken cesitli basliklarda amerikan askerlerine nefret kusuluyor, her turlu hakaret ediliyordu. irak'ta olanlar beni de igrendiriyor(du), ben de duyup gorduklerimden igreniyor(d)um ve amerikan hukumetine kufur savuruyor(d)um. ama amerikan askerlerine yonelmis o nefretin yogunlugu da sasirtiyordu beni, bir insan amerikan askeri oldugu icin olmeyi hakediyor diyebiliyor, bunu neredeyse kendi elleriyle yapmaya gonulluymus gibi yaziyorsa, o "olduren" askerlerden ne farki kaliyor ki?

    sanirim amerikali asker nefretini tam anlayamamamin sebebi benim bir amerikan askerini -birkac tanesini tanimis olmanin da etkisiyle- "insan" "ana evladi" olarak gormem, ozlerinde gayet siradan ve hatta iyi olduklarina inandigim bu insanlarin bulunduklari ortam, sartlar, stres vs. yuzunden normalde asla yapmayacaklari seyler yapmaya itildiklerini dusunmemdi. amerikan askerlerine nefret kusanlarsa onlari bireyler degil bir "grup" olarak goruyor, "boyle hukumetin boyle askeri" diyerek "pis isgalciler" diyerek olanlarin butun sorumlulugunu bu grubun ustune yikiyordu. boyle dusunenleri suclamiyorum aslen, aynen zimbardo gibi amerikan askerlerinin irak'ta cesitli yerlerde cesitli zamanlarda yaptiklari "kotu" seylere mazeret bulma, onlari kendilerinden nefret eden insanlara sevdirme gibi bir niyetim de yok. sadece onlari bir kasik suda bogmak isteyenler bir an bile olsa onlarin da "the lucifer effect"e maruz kalmis, dark sidea gecmis, aslen kotu degilken kotulesmis insanlar olabileceklerini dusunsunler isterim. (bu kotulesmeyi gule oynaya da yasamiyorlar ustelik, vietnam sendromu denen illetle bogusuyorlar donunce.) onlari sevmeyen sevmesin ama anlamaya calissinlar birazcik da olsa, en azindan onlarin da insan olduklarini. hepimizin icinde bir psikopat var, bazilarimizinki uyandiriliyor. sirf sizinki hala uyuyor diye daha "iyi" daha "insan" degilsiniz (olsa olsa self righteoussunuz). insana ve insaniyete olan inancimi saglam tutmami sagladigi icin zimbardo ve the lucifer effect'e selam ederim.

    ya sozluk, iste boyle. uzuntum odur ki simdi bunu okuyanlarin aklinda ne hapishane deneyleri, ne zimbardo, ne lucifer effect kalacak. vay sen nasil amerikan askerine insan dersin diye celallenecek cogu. vietnam sendromunu -ki degisik sekillerde guneydogu'da gorev yapmis turk askerlerinde de gorulmektedir- simariklik olarak gorenlerden baska bir sey beklemem, buyursunlar cok kotu tusu asagida (ironik aslinda: cok kotu butonu da bir "lucifer effect"i tetikliyor olabilir!). bir kisi bile zimbardo ne diyor, craig murray kimmis, janis karpinski ne yapiyormus, ivan frederick'in ailesi niye abu ghraib iskence resimlerini 60 minutes programina vermis diye merak ederse benim icin yeterli. burnundan kil aldirmayip iyilik ve ahlak timsali gecinip "ben mi? asla!!!" diye kestirip atanlarin yaninda bir kisi bile "ulan ben de o durumda** olsam, ben de kotu olabilirim demek ki! kim bilir ne yaparim?" diye dusunurse o da yeter, onlar icin bir de (bkz: milgram deneyi) bakinizi vereyim, sirf cografi olanaksizliklar sebebiyle hamburger yemeyi oneremedigimden.

    http://www.lucifereffect.org/
    http://www.democracynow.org/…l?sid=07/03/30/1335257
    http://www.kqed.org/…/2007/04/2007-04-09b-forum.mp3 (sag fare tusu+kaydet)
    http://en.wikipedia.org/wiki/craig_murray
    http://en.wikipedia.org/wiki/janis_karpinski
    http://en.wikipedia.org/wiki/ivan_frederick
  • mukemmel bir kitap, iyilik/kotuluk gibi kavramlar hakkinda baya ufuk acici. hakkinda yazilabilecek cok sey var ama okunanlarin biraz demlenmesi lazim gibi...
  • zimbardo'nun, canan coşkan tarafından türkçe'ye çevrilmiş olan kitabı.

    (bkz: şeytan etkisi)
  • philip zimbardo'nun 800 sayfalık kitabı say yayınları tarafından türkçe'ye aktarıldı nihayet. bu kitap, zimbardo'nun akademik hayatı boyunca incelediği neredeyse her türlü deney ve gerçek olayı kapsıyor. temel olarak iyi insanlar neden kötülük yapar sorusunu ele alıyor. bunu nasıl yaptığı ilk entry'de gayet güzel açıklandığı için detaya girmeye gerek yok. ama şunu eklemek gerekir ki bu kitabı okuduktan sonra kendiniz de dahil olmak üzere hiç kimsenin kötülük yapmayacağına dair sabit fikriniz kalmıyor. kitap ilk yarısı boyunca meşhur stanford hapishane deneyinin her anını tek tek anlatıyor. ikinci yarıda ise deneyin değerlendirilmesi ve ebu gureyb hapishanesinde yaşananların geniş bir değerlendirmesini aktarıyor. satır aralarında da kendi deneyinin paralelinde yapılan sayısız deneyi ve devletlerin, toplulukların, ya da cemaatlerin, kısaca içinde otorite olan her sosyal grubun yaptığı katliamlardan bol miktarda örnekler sunuyor. bu kitap, benim gibi, insan doğasının içindeki kötülüğe merak duyan herkesin mutlaka okuması gereken bir kitap.
  • zimbardo'nun aslında etikten filan ne kadar bihaber kendisini deneye kolayca kaptırıp her şeyi yapabilecek bir adam olduğunu okuyabildiğimiz kitap. adam çalışmasını övmek (bakın herkes ne kadar kötü olabilir diye) için kendisini yerden yere vurmuş.
  • "psikolog ve psikiyatr arasındaki farklar" başlığında psikologlar biraz küçümsenmiş, ilaç yazma yetkilerinin olmadığından falan dem vurulmuştur fakat kimi psikologlar, ilaç yazamasa da tarih yazmayı başarmış ve insaniyete, sarsıcı neticeler bırakmıştır.

    philip zimbardo adlı muhterem, "stanford hapishane deneyi" ile bir bakıma "insan özünde iyi bir canlı mıdır?" sorusunu irdelemiş ve şaşırtıcı çıkarımlar elde etmiştir. şiddet içermeyen bir şiddetle tavsiye etmekteyim dostlar. okuyun...
  • iyilik ve kötülük kavramlarını sorgulatırken ufuk açan kitaptır.

    kendinden olmayana; tecridi, işkenceyi, açlıktan ölmeyi, annesinin cesedini fareler yemesin diye günlerce uzaktan gözlemeyi, haksızlığa uğramayı, tacizi, tecavüzü hak görenler; bir çiçeği nasıl büyütür, bir kediye nasıl su verir, tanımadığı birine nasıl içten gülümseyebilir, az da olsa aklımın almasını sağlayan kitaptır.

    kötülük daha karanlık bir kavramdı kafamda öncesinde, böylesine kötü insanların yaptığı hiçbir eylem "insanlık" barındıramaz gibiydi. ağlamaları, gülmeleri, sevmeleri, yasları, heyecanları hep yalan gelirdi. ola ki hapis cezası aldılar, tutsaklığı az gelirdi; öldü diyelim cansız bedeni sahte gelirdi. "yaptığın kötülüğün bedeli, aynısının sana yapılmasıdır" düşüncesine her zaman karşı durdum. ama aynısını ona/onlara yaptıklarını düşündüğümde, onların çekeceği acı daha az olacakmış gibi gelirdi. yani onları insandışılaştırmıştım bir bakıma. onlara kötülük yapmamış/yapmayacak olsam da. (elimde kaçınılmaz bir fırsat olsaydı yapar mıydım?) ve aynı zamanda onlar da, diğer taraftakileri insandışılaştırmışlardı, sistematik kötülükle.

    hem "bunu yapan insan olamaz" ya da "bunlar zaten insan değil ki" dediklerinizin hem de kendinizin kötülükle gerçek ilişkisini sorgulamaktan kaçınamayacağınız bir kitap.

    ayrıca, türkçeye zimbardo gibi sosyal psikolog olan (bkz: canan coşkan) tarafından çevrilmiştir. o da okuduğum bazı tespit ve çözümlemeleriyle ufuk açan bir insandır, iyi ki bu kitabı o çevirmiş dediğimdir.
  • phillip g. zimbardo'nun son kitabi.
    sosyal psikolojinin en baba isimlerinden biri olan zimbardo, kitabinda, ebu gureyb cezaevinde yasananlari psikolojik olarak degerlendiriyor."ıyi" insanlarin belli sartlar altinda nasil akil almaz kotulukler yapan "seytan"lara* donusebildigini guzel orneklerle acikliyor. *
    nasil olur da bir insan, diger bir insana iskence yapabilir sorusunun cevabini arayanlar icin essiz bir kaynak.
  • sıradan, sağlıklı insanların durumsal etkenlerin gücüyle şeytana dönüşme serüvenini sorgulayan kitaptır.

    zimbardo sağlıklı bir bireyin şeytana dönüşme serüvenini incelerken bireydışılaşma, insandışılaştırma ve eylemsizliğin kötücüllüğü kavramlarını kullanıyor.

    bireydışılaşma; kişilerin kimliksiz hissetmesini sağlayan durumların, bireylerin eylemlerinde ki sorumluluğu azaltması sürecine verilen addır. eylemlerinde ki sorumlulukları azalan bireylerin ellerine karşı tarafa eziyet edebilecek güç geçtiğinde bu gücü kullanmaktan geri kalmadığını görüyoruz. zimbardo ya göre bireydışılaşma kavramının kimliksiz hissettiğimizde ne kadar vahşileşebileceğimizin örneklerinden biri antropologların yaptığı çalışmalarda savaşa giderken yüzlerini boyayan askerlerin boyamayanlara göre düşmanlarına daha vahşi davrandıkları kanıtlarıdır.

    zimbardo insandışılaştırma kavramını açıklarken meslektaşı (bkz: albert bandura)nın yaptığı deneyi kullanmıştır. bu deneyi özetleyecek olursak: bandura üç ayrı grubu üç ayrı odaya yerleştirir. grupların görevi karar vermektir. deneğimiz yönetici konumdadır, odada bu tartışmaları yapan insanların verdikleri kararı yanlış bulursa kademeli olarak elektrik vermesi istenir. deneğimiz ve grup arasındaki iletişim göz teması olmadan ses kayıtları yoluyla yapılır son olarak deneğimize deney yöneticileri tarafından birinci grupla ilgili kötü etiketlemeler yapılır ikinci grupla ilgili herhangi bir şey söylenmezken üçüncü grupla ilgili iyi etiketlemeler yapılmış ve deneğin bu etiketlemeleri yanlışlıkla duyduğunu düşünmesini sağlamışlardır. ve deney başlar. başta denekler gruplara eşit derecede elektrik verirken deney ilerledikçe kötü etiketlemeler yapılan gruba anlamlı bir şekilde daha fazla elektrik verildiği görülmüştür. iyi gruba en az nötr gruba ise ortalama elektrik verilmiştir. bu deneyin günümüzde insanlara kolayca olumsuz etiketlemeler yaparken bizlerin iki kere düşünmesini sağlaması gerektiğini düşünüyorum. elinde güç bulunan sağlıklı insanların kötü söylemlerle etiketlenen gruplara kolayca zarar verebilmesi bizi düşündürmeli. bireydışılaşma deneylerinde bulunan sorumluluk algısının dağılması durumunda başkalarına zarar vermeye yönelik kontrolün azalması tezi bu deneyde de kendini doğrular.

    son olarak eylemsizliğin kötücüllüğü, günlük hayatımızda dahi bizi çıkması zor ikilemlere sokabilecek bir durum. birçoğumuz devam eden bariz kötülükleri sırf başımıza sıkıntı çıkarmasını istemediğimiz için kurumlara ihbar etmeyiz. ancak bu bizim süregelen kötülüklere umursamaz tavrımız, kötülüğe aktif katılmaktan küçük farklılıklar dışında ayrılmaz.

    zimbardo iyi bir insanın durumsal güçlerin etkisiyle nasıl şeytana dönüşebileceğini bizlere sunarken aslında insanlığa yaptığı en önemli katkı, durumsal güçlerin davranışlarımız üzerindeki inanılmaz etkisinin farkında olan insanların daha fazla özgür olabileceğidir. ancak bu güçlerin üzerimizdeki etkisinin farkına vardığımızda bu güçlerle etkili bir şekilde mücadele ederiz ve bu etkilere karşı çıktığımızda kahraman olabiliriz. zimbardo, kötümser bir şekilde başlayan insanı tanıma yolculuğumuzun sonunda iyimser bir bakış açısıyla bizi şeytana dönüştüren durumsal güçlere karşı çıkabilmiş insanların her zaman var olduğu ve var olacağını dile getiren bir sonla bu serüvenimize son veriyor, hepimizin içinde var olan iyiliğe işaret ederek.
hesabın var mı? giriş yap